2 Kasım 2010 Salı

anlar

Bugün birşey yazamayacağımı ilan etmiştim ama gel gör ki aşağıdaki harika videoyu görünce kendimi paylaşmaktan alıkoyamadım. Videoda "an'ın" tanımı yapılmaya çalışılmış. Gündelik hayatlarımızın makroskopik boyutlarını inilip, anların farkına varmamız amaçlanmış gibi duruyor.

Öğrenilmiş tutumları sorgulamaya ve gerektiğinde alternatif davranışlar keşfetmeye/geliştirmeye inanırım. Sorun çözme ve kaygı gidermede de bu yola sıklıkla başvururum, bir problemim/istemediğim yönde gelişen birşey/bir tasam olduğunda, kendime uzaktan bakıp yabancılaşmaya çalışırım. Dünyayı Google Earth'den gördüğümüz biçimde kafamda canlandırır, üzerinde yaşayan altı milyar insandan sadece biri olduğumu, diğerlerinin endişelerini düşünür, aslında kafamı bozan şeyin bir kum zerreciği büyüklüğünde bile ulaşamayacağını, üstelik benim atımın terkesine oturmuş bu mevzuun dünyanın hiç de umrunda olmadığını, öyle ki, ben topyekün ortadan kalksam neredeyse hiçbir şeyin daha farklı olmayacağını birkez daha kendime hatırlatır, aynada gördüğüm o kendini ve derdini ehemmiyetli zanneden şahıs ile dalga geçerim.

Bu önemsizleştirme işi beni oldukça sakinleştirir, varlığımın manasını bu derece azaltmam omuzlarımdaki yükü hafifletir, beşeri bir varlık olduğum gerçeğini bir kez daha hatırlayıp koca evrende küçük, önemsiz, yalın ama dingin bir nokta olurum. Rahatlarım.

Bu videoyu izlerken de buna benzer haller içerisine girdim, (üzgünüm bu geyikleri yapacağım) hayatın her anının aslında ne kadar özel ve anlamlı olabileceğini/kılınabileceğini, asıl ortak kaygının belki de bunu an be an hissedebilmeyi öğrenmek olması gerektiğini düşündüm. Yapısı gereği pek öyle kendini ana bırakabilen bir insan değilimdir, bugün ama -bir kez daha- bunu başarabilmenin ne kadar harika olabileceğini anladım.

Keşke daha basit hayatlar yaşayabilsek.

Not: Biraz durgun başlıyor video, 23. saniyeye kadar sabır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...